Efsaneler
Tam serpilip yeşerdim, hayat işte karşımda dediğim bir gün kolumu kanadımı kırdılar, işkence yaptılar. Birbuçuk yıl güneş görmeden zindanlarda kaldım. Her dakika bilendim, piştim, yerimi doldurdum.
Hiç vazgeçmedim. Umudumun tükenmediği ama çok durgun bir günde bir telaş başladı, içim dışıma çıka çıka aldılar bir yere götürdüler. Ne oluyor demeye kalmadan ayağım kaydı; boşlukta süzülmeye başladım. Kalın, kırmızı bir halıdaki kirli beyaz karların üzerine düştüm. Önce tüm vücudum yandı, acı hissettim. Birden bunun hayata ağlayan bir bebeğin başlangıcı olduğunu anladım. Bu acı değil keyifti. İkimizde aynı topraklarda yetişmiştik. Dedelerimiz birbirlerini tanırlardı. Biz ilk kez karşılaşıyorduk, Erzincan tulumu ile.
Karşılıklı oynaşırken bizim köyün tereyağlı ekmeği katıldı bize. Bir şölen başlamıştı. Daha önce bununla ilgili hiç kimse bir şey söylemediği halde içimde 3000 yıllık bir bilginin var olduğunu anlıyordum /ki; bu şölenin orkestra şefi bendim.
Bu ağır görevi ağırlığıyla yerine getirmeye başladığım adamımın yüzündeki tebessümde belliydi. O da genlerinde bu bilginin olduğunu anlamaya başlamıştı. Rahatladık. Amca oğlu Buzbağ Klasik de şölene katılınca şenlendik. Yanındaki Gavurdağı, Toros, Abagannuş ve Çiğköfte ile muhabbetlerine dalıp çiğköfte ile dans etmeye başladım. Ayağına bastığımda ise acısı ikiye katlandı. Amca oğlu duruma müdahale edip onunla ancak kendisinin dansta ayak uydurabileceğini gösterdi.
Şöleni duyan Buzbağ Öküzgözü, patlıcan söğürme, içli köfte ve diğer arkadaşları ile çıka geldi. Tabi yine içlerinden minik peynirli pide ve humusa göz koydum. Ama bu kez dansta fena da değildim. Çok da karışmadan çekildim ortadan. Masadakiler genlerinde unutmaya başladıkları tatları anımsamaya başlamış olmalılar ki Mezopotamya’dan şarabın tarihine, bugün Anadolu’daki duruma kadar muhabbetler sürüp gitti. Buzbağ Boğazkere de kebaplarla şölene katıldı. Daha ağır kebaplar ile başa çıkması için ise Buzbağ Rezerv’i çağırdık. Şölen doruğa ulaşmıştı.
Köşebaşı’daki sömeliyelerin sohbetleri rahatsız etmemek için gösterdikleri incelikleri ile sundukları Tahinli ve Dondurmalı Kabak Tatlısı ile dans etmemek olmazdı.
Öküzgözü Boğazkere kupajının, Köşebaşı Buzbağ kupajı ile oluşturduğu şölen, Mezopotamya Anadolu, Peynir Çiğköfte, İnsan Şarap kupajını oluşturuyordu. Bizi yaratanın insan olduğuna emin iken; insanlığı biz mi yarattık; emin değilim. Emin olduğum: gelecek yıllarda bu masada, bu şölende çocuklarımızın, torunlarımızın oturmaya devam edeceği..
Mehmet Nuri Tuncel, Nisan 2011, Ankara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder